BlogKişisel Gelişim & Verimlilik

İklim Değişikliği Etkileri ve Çözümleri

İklim sistemi ve iklim değişikliği, atmosfer, kara yüzeyleri, kar ve buz, okyanuslar ve diğer su kütleleri ile canlıları kapsayan karmaşık ve etkileşimli bir sistemdir. Bu sistem, zaman içinde, kendi iç dinamiklerinin etkisi altında veya dış etmenlerdeki değişikliklere bağlı olarak yavaş yavaş değişim gösterir. Dış zorlamalar, volkanik patlamalar ve güneşle ilgili değişkenlikler gibi doğal olaylar ile atmosferin bileşimindeki insan kaynaklı değişiklikleri içerir. Güneş radyasyonu, iklim sisteminin güç kaynağıdır. Yerkürenin radyasyon dengesini etkileyen, dolayısıyla iklimi değiştiren üç temel yol bulunmaktadır:

  1. Gelen güneş radyasyonundaki değişiklikler (Güneşin kendisindeki ya da Yerkürenin yörüngesindeki değişikliklere bağlı olarak)
  2. Güneş radyasyonunun yansıtılan kısmındaki değişiklikler (bu kısım albedo olarak adlandırılmaktadır ve bulut örtüsü, aerosoller denilen küçük parçacıklar ya da arazi örtüsündeki değişikliklere bağlı olarak değişebilmektedir)
  3. Yerküreden uzaya geri gönderilen uzun dalgalı radyasyondaki değişiklikler (sera gazı salımlarının atmosferdeki birikimlerine bağlı olarak). Bunların yanı sıra, rüzgarlar ve okyanus akıntılarının, Yerküre yüzeyi üzerindeki ısı dağılımında oynadıkları rol nedeniyle, iklim üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.

Küresel İklim Değişikliği Nedir?

Günümüzde sözü edilen küresel iklim değişikliği, fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda Yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade etmektedir.

Yeryüzünde ve atmosferde tutulan ısı enerjisi, atmosfer ve okyanus dolaşımıyla yeryüzünde dağılır ve uzun dalgalı yer radyasyonu olarak atmosfere geri verilir. Bunun bir bölümü, bulutlarca ve atmosferdeki sera etkisini düzenleyen sera gazlarınca soğurularak atmosferden tekrar geri salınır. Bu sayede Yerküre yüzeyi ve alt atmosfer ısınır. Yerkürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu sürece doğal sera etkisi denmektedir.

Atmosfer kompozisyonunda bulunan sera gazlarından yoğunluklarının artması tehlikeli olarak nitelendirilen belli başlı sera gazları ve sera gazları içerisindeki yaklaşık bulunma oranları sırasıyla;

Karbondioksit (%72), Metan (%19), Diazotmonoksit (%6), Florlu Gazlar (%3)

Atmosferdeki sera gazlarının oranı, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış, karbondioksit oranı %40’lık bir artış göstererek 280 ppm’den 394 ppm’e ulaşmıştır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artış öncelikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanmaktadır. Kayda değer ikinci etken, başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimdir.

Küresel İklim Değişikliğine Yol Açan Etkenler

IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) İklim değişikliğiyle ilgili en güncel bilimsel, teknik ve sosyoekonomik bilgileri, çok sayıda bilim insanının katılımıyla, düzenli aralıklarla değerlendirerek raporlar yayımlamaktadır. IPCC, küresel iklim değişikliğinin ana nedeninin sera gazı emisyonlarında insan faaliyetleri sonucunda gözlenen artış olduğunu ortaya koymuştur.

Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumludur. IPCC’ye göre 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56’sı fosil yakıt kullanımında ortaya çıkan karbondioksite aittir. Ormansızlaşma da %17’lik bir paya sahiptir. Fosil yakıtlar arasında ana sorumlu olarak “kömür” karşımıza çıkar. Küresel ölçekte birincil enerji talebinin %27’si kömürden sağlanırken, enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarının %43’ü kömür kaynaklıdır. Kömürü %36 ile petrol, %20 ile doğalgaz takip eder . Kömür, üretilen bir birim enerji başına doğalgazın 1,7 katı CO2’yi atmosfere salar.

IPCC’nin 2014 yılında açıkladığı Beşinci Değerlendirme Raporunda (AR5), 20. yüzyılın ortalarından bu yana ortalama yüzey sıcaklıklarında gözlenen artışın büyük bölümünün kuvvetli olasılıkla (% 95) insan kaynaklı sera gazı salımlarındaki artıştan kaynaklandığı ve bu bulgunun, bir önceki IPCC Değerlendirme Raporuna göre daha güçlü ve somut kanıtlara dayandığı belirtilmektedir.

İklim Değişikliğinin Etkileri

İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değildir. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır.

Buzullar Eriyor

En büyük tehdit olarak Grönland ve Antarktika’yı kaplayan buzul örtüleri görülüyor. Deniz seviyesinin 70 metre yükselmesine yol açacak kadar çok buz içeriyorlar ve bu buzları kaybediyorlar. 125 bin yıl önce, Dünya biraz daha sıcakken çok fazla kayba uğradıkları biliniyor: Deniz seviyeleri altı–dokuz metre daha yüksek idi. Günümüzde böylesi bir yükselişin sahil kentlerini yok edeceği söyleniliyor.

Grönland

Bilim dünyası, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için ortalama sıcaklıklardaki artışın azami 2°C ile sınırlanması gerektiğini belirtiyor. Bu hedefin tutturulması için atmosferdeki CO2 oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor.

Mevcut politikalar ve uygulamalar ile bu orandaki artışın devam edeceği öngörülüyor. Dünya Bankası karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C’yi bulacağı uyarısını yaparken, bu artışın etkilerinin özellikle yoksul kesimlerce hissedileceğini belirtiyor.

Aşırı Hava Koşulları

Hava durumu adını verdiğimiz kumarda zarları iklim değişikliği atıyor. Kuraklık veya fırtına yaratmıyor ama bu tür olayların olasılığını artırıp azaltıyor. Sıcak dalgaları durumunda olasılık daha da artıyor. 2003 yılında Avrupa’da 70 bin kişinin ölümüne yol açan aşırı sıcak dalgası, 500 yılda bir yaşanan bir olay olması gerekirken, geçtiğimiz yıl yayımlanan bir rapora göre halihazırdaki küresel ısınma hızıyla 40 yılda bir yaşanır hale geldi. Bu analize göre, iklim değişikliği 2003 yılında sadece Paris’te 506 kişinin ölümüne yol açtı. “Eğer böyle devam ederse,” diye bildiriyor bir başka araştırma, “bu yüzyılın sonlarında Basra Körfezi kıyısında yaşayanlar, kapı dışarı çıkmanın tehlike yaratacağı kadar sıcak günler geçirecekler.”

Yaban Hayatı Tehlikede

İklim değişikliği, Kuzey Kutbu’nun simgesi kutup ayısının halihazırdaki durumu dışında başka sorunlar da ortaya çıkarıyor. Avustralya’nın Torres Boğazı’ndaki alçak adalardan birinde yaşayan esmer böğürtlen sıçanlarının son üyesinin de yok olduğu 2016 yılında bilim insanları tarafından açıklandı. Yükselen denizler dahil hava koşullarının kurbanı olan türün tükenişi, iklim değişikliğinin yol açtığı belgelenen ilk memeli yok oluşu olarak nitelendiriliyor. Ardından başkalarının da geleceğine şüphe yok.

Yükselen sıcaklıklar bazı bitki ve hayvan popülasyonlarının azalmasına neden oluyor, türleri kutuplara doğru itiyor, göçleri ve davranışları değiştiriyor. Antarktika Yarımadası’nda Adélie penguenleri, Kuzey Kutbu’nda büyük kumkuşu adlı sahil kuşları azalıyor. Buz kaybı, binlerce morsu Alaska’da karaya çıkmak zorunda bırakıyor. Tüm bölgeler değişiyor. Kayalık Dağları’ndan İsviçre Alpleri’ne kadar dağlık ekosistemler doruklara sıkışıyor. Son birkaç yılda okyanusların sıradışı ısınışı, dünyanın her yanındaki resiflerde mercan ağarmasına ve ölümlerine yol açtı.

 

iklim-degisikligi-buzullar

Kanada’nın Nunavut Bölgesi’ndeki İnuit avcı köyü Naujaat yakınlarında bir kutup ayısı erimiş deniz buzunda yüzüyor. 2017 tarihli resmi bir ABD raporuna göre, 2050’ye gelindiğinde kutup ayısı yayılım alanlarının çoğunun yok olma olasılığının başlıca nedeni sera gazı salımları. [Fotoğraf: Paul Souders] 

İklim Değişikliğinin Türkiye’deki Etkileri

Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden birisidir. Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecektir.
2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’nda, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°-4°C artacağı, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5˚C’yi bulacağı öngörülürken, Türkiye’nin yakın gelecekte daha sıcak ve kurak bir iklim yapısına sahip olacağı ortaya konulmuştur. İklim Değişikliği Eylem Planı, Türkiye’nin özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz etkilerden önemli ölçüde etkileneceğini öngörmektedir.

 

Çözümler Nelerdir?

Dünyanın, 21.yüzyılda karşı karşıya bulunduğu en büyük sorunlarından biri güvenli enerji tedariğidir. Günümüzde, ülkelerin enerjiyi üretme ve kullanma biçimi sürdürülebilir değildir. Bunun en açık kanıtı insan kaynaklı iklim değişikliğidir. Enerji tüketiminin 1990-2008 yılları arasında %40 oranında arttığı dünyada, enerjinin %80’i fosil kaynaklıdır. Fosil yakıtlara bağımlılık ekonomiye yük oluşturmanın yanı sıra iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının atmosferde birikmesine de yol açar. İklim değişikliğinin hem insanlık, hem de gezegenimiz için geri dönülemez sonuçlara yol açmasını önlemek için küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmamız gerekiyor.

 

  1. Enerji Verimliliği
    Enerji talebini karşılamanın tek yolu arzı artırmak değil. Gerek ekonomik gerekse ekolojik açılardan alınacak ilk önlem talebi yönetmek. Karbon emisyonlarını azaltmanın en çabuk ve masrafsız yolu enerji verimliliğine yönelik önlemleri almaktan geçiyor. WWF tarafından yayımlanan “Enerji Raporu”na göre 2050 yılında küresel enerji talebinin, küresel üretim projeksiyonlarında herhangi bir azalma olmaksızın 2005 yılına göre %15 düşürülmesi olasıdır.
    2. Yenilenebilir Enerji
    WWF’in “Enerji Raporu”na göre, mevcut teknolojiler ile 2050 yılında küresel enerji talebinin neredeyse tümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması mümkün. Tek bir yenilenebilir kaynağın tüm talebi karşılaması ise olası değildir. Farklı kaynakların eş zamanlı gelişimi kilit öneme sahiptir.
    3. Ormansızlaşmanın önlenmesi
    İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %17’si başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimden kaynaklanıyor. Ormanların kaybını ve azalmasını durdurmak ve tersine hareket ettirmek, bütün olumlu iklim enerji senaryolarının başlıca unsurlarından birisi. Toprak kullanımı emisyonlarını durdurmaya yönelik etkili eylemlerin harekete geçmediği durumda, iklim çözümlerinin %90’ı aşan başarı olasılığı %35 seviyesine düşebilir.

Bir Şeyler Yapabiliriz 

Serbest piyasa ekonomileri genelde randımanlı olmalarıyla övgü alır. İçinde yaşadığımız iletişim çağında fikirsel serbest ekonomi var. Bir düşünün: İklim değişikliği ciddi bir tehlike olmasaydı, 195 ülke Paris Antlaşması’nı imzalayıp, ısınmayı 2 derecenin altında tutmaya çalışacağı sözünü verir miydi?

Bir başka umut simgesi; Güneş enerjisinin maliyeti düşüyor. Karbon vergisi dikkate alınmasa dahi, yenilenebilir enerji yakında en ucuz elektrik kaynağı olabilir. 2015’te dünya genelinde yeni oluşturulan enerji kapasitesinin yarıdan fazlası yenilenebilir enerjiye aitti. ABD’de güneş enerjisinin istihdam ettiği kişi sayısı artık, kömür, petrol ve doğalgazın toplamını aşıyor.

2016’da yapılan bir araştırmaya göre, salımına yol açtığımız her ton CO², Kuzey Kutbu’nda 3 metrekarelik buzul erimesine yol açıyor. Enerji tasarruflu her bina, emekliye ayrılan aşırı benzin tüketici her araç ve koruma altına alınan her hektar ormanın faydası var. Ama dünya yakın zamanda karbonsuz enerjiye geçmezse bunların hiçbirinin fazla yararı kalmayacak.

Tavsiyeler

  • Her yıl en azından bir ağaç dikin. Bir ağaç ömrü boyunca yaklaşık 1 ton karbondioksit emiyor.
  • Bitkilerden bio enerji elde edin.
  • Elektronik cihazları tamamen kapatın. Evde ortalama 8 saat çalışır konumunda bulunan TV, DVD gibi elektronik cihazlar yılda 450 kg karbon gazının atmosfere yayılmasına sebep olurlar.
  • Doğaya uyumlu evler inşa edin.
  • Daha az araba kullanın. Daha sık yürüyün, bisiklet kullanın ve toplu taşıma araçlarından daha çok faydalanın. Araba kullanmadığınız her 2 km için 0,75 kg karbondioksit tasarruf edeceksiniz.
  • Geri dönüşüme katkıda bulunun. Evinizden çıkan çöplerin sadece yarısını geri dönüştürerek yılda 1200 kg karbondioksit tasarrufu sağlayabilirsiniz.

iklim-degisikligi-fas

Fas, Tarfaya kenti yakınlarındaki 300 megavatlık rüzgâr çiftliği Afrika’nın en büyüklerinden. [Fotoğraf: Siemens AG]

Kaynakça: Meteoroloji Genel Müdürlüğü, National Geographic, WWF

 

Aysena Demir

Proje Yönetimi Okulu Blog Yazarı


İlgili Makaleler


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu