BlogÜniversite Hayatı

ODTÜ’lü Olmak Nasıl Bir Duygu?

Gerçeklerle hayallerin kavuşmaya çalıştığı yeni bir tercih döneminde, bir ODTÜ’lünün ağzından ODTÜ’lü olmanın nasıl hissettirdiğini okuyacağınız yazımızla sizlerleyiz.

Dikkat: Aşırı doz ODTÜ aşkı içerir.

Her şeyden önce ODTÜ bir ailedir. Mezunuyla, öğrencisiyle, personeliyle hepimiz birbirimize, geleneklerimize sımsıkı bağlıyız. Bu ailenin bir parçası olmak tarifsiz bir güven ve güçlülük hissettirir.

ODTÜ kampüstür. Eminim farklı yerlerde çok daha iyi imkanları olan kampüsler vardır. Ama ODTÜ kampüsünü kampüs yapan bunlardan çok daha samimi bir şeydir. Mesela otostop geleneği; dolayısıyla otostop anıları. Hiç unutmuyorum bir keresinde bir milletvekili adayının arabasına otostop çekmiştim. Beyefendi, sağolsun, bana o yaz stajımı ayarlamıştı.  Sonra ring kültürü var. Okulun içinde ücretsiz dolaşan ve ring-halka- şeklinde rota çizen otobüslere biz ring diyoruz. O kadar doludur ki tutunmadan düşmemeyi başararak, hiç tanımadığınız insanlara sarılarak gitmeyi burada görürsünüz. Öte yandan, ODTÜ kampüsünün imkanları da hiç azımsanacak ölçüde değildir. Tenis kortları olsun, spor salonu bunlardan sadece birkaçı. Üstelik bu imkanların birçoğundan ücretsiz faydalanabilirsiniz.

ODTÜ nefes almaktır. Ankara’nın akciğerleri olarak bilinen ODTÜ’de yeşil çok sevilir, korunur. Buradan bu değeri kazanmadan mezun olmazsınız.

ODTÜ mezun olamamaktır bazen. Akademisyen yetiştiren bir okul olarak bilinen ODTÜ’de ağır bir ders yükü vardır. Okulda birçok bölümün aldığı Diferansiyel, Calculus gibi dersleri bir kere alıp veren sayısı oldukça azdır. Kısacası ODTÜ’ ye girmek kolay değil çıkmak hiç kolay değildir.

ODTÜ sanattır. Sahip olduğu kongre merkezinde dünyanın en ünlü oyunlarını, en ünlü konserlerini dışarıya kıyasla çok daha cüzi bir meblağ karşılığında izleyebilirsiniz, belki tanışmak istediğiniz ünlülerle tanışırsınız. Benim  Fırat Tanış’la tanışmam gibi. (Çok fazla “tanışmak” kullanmış olabilirim.)

ODTÜ eğlencelidir bir kere. Kışın fizik bölümünün önündeki çimlerde 10 erkeğin tek bir poşetle kaymaya çalıştığını düşünün. ODTÜ efsaneleri zaten apayrı bir dünyadır. Mesela en bilinenlerinden; ODTÜ’de kampüse giriş biraz sıkıntılıdır. Çünkü dönemlere göre artıp azalan güvenlik önlemleri alınır. Ama en azından öğrenci kimliğinizi göstermeden giremezsiniz. Dolmuşla da gelseniz otobüsle de o kimlik gösterilecek. Ama bir rivayete göre bir keresinde dolmuşun en arkasında oturan bir öğrenci petibör bisküvi göstererek okula girebilmiş. Çok saçma olduğunun farkındayım ama komik ve gerçek olma ihtimali pek de düşük değil öğrencilere göre.

ODTÜ topluluklardır. ODTÜ’de topluluklar çok aktiftir. O kadar aktiftir ki bazıları tabiri caizse kurumsallaşmıştır.(tabi kendi içinde.) Halk Oyunları Topluluğu, Japon Kültür Topluluğu, Capoeira Topluluğu, Çağdaş Dans Topluluğu, AR-GE topluluğu, İLK-YAR bunlardan sadece birkaçıdır. Devamlılığını sürdürebilmek için etkinlik yapmanın zorunlu olduğu bu topluluklarda, sucuk ekmek partisinden, halk oyunları gününe kadar envai çeşit etkinlik düzenlenir.

ODTÜ gerçek bir eğitim almaktır. ODTÜ’de her bölüm kendini geliştirmeye çok özen gösterir. Örneğin, çoğu mühendislik fakültelerinde MIT, Princeton gibi üniversitelerin kaynakları kullanır. Hatta bazı bölümlerde ODTÜ’nün kendi mezununu akademisyen olarak alma şartı, önce başka üniversitelerde çalışmaktır ki ODTÜ’nün bilgisine bilgi katabilsin.

Hey şeyden öte ODTÜ insana güven kazandırır. Bunu nasıl tarif edebilirim bilmiyorum, dimdik duruş verir. Lütfen bunu egoyla karıştırmayın. Ama ben ODTÜ’lüyüm, başarabilirim dersiniz. Bulunduğunuz yeri daha iyi bir konuma getirebileceğinizi hissedersiniz. Bu yüzdendir ki mottomuz, “BİZLER DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİRİZ.”

Sibel Büyük

Proje Yönetimi Okulu Blog Yazarı


İlgili Makaleler


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu