Black Mirror’dan Çıkarılabilecek 10 Hayat Dersi

Şüphesiz online dizilerde baştaki yerini başlangıçtan beri koruyan Black Mirror uzaktan her ne kadar efsane gibi görünse de aslında hayatın ta kendisini en somut ve karanlık yönleriyle bizlere sunuyor. 2018’e yeni girdiğimiz şu günlerde yıllardır içinde bulunduğumuz Modern Çağ, etkilerini insan hayatında her taşın altından çıkarak kendini belli ediyor. Bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar, robotlar, yapay zekâ ve klonlama gibi bir sürü bildiğimiz ve bilmediğimiz işlem çevremizde hakimiyetini arttırıyor. Sonunun bizler tarafından dikkate alınmadığı bu çağ, bizleri apaçık bir sanallığa ve yapaylığa itiyor. Günümüzde insanların yüzde 90’ı gününün 8 saatinden fazlasını telefonlarına bakarak geçiriyor, ki bu zamanın büyük bölümü boş ve siyah ekrana bakmak, işimiz olmasa bile sosyal medyada dolaşmakla geçiyor ve sonucunda da insan ilişkilerinin zayıflamasına sebep oluyor.

Black Mirror önümüze açık bir fanus bıraktı; bu fanus insanlığın ekran bağımlılıklarının ne düzeye ulaşacağını çok açık bir şekilde, toplumu da eleştirerek bizlere gösteriyor. Yapaylaşmanın bir sır olmadığı ve birçok insan tarafından da öngörüldüğü bir gerçek ancak bu ekranların aslında bizlere neler yapabileceğini, ne boyutta zarar verebileceğini kavramış değiliz. Her bölümün sonunda kendinizi koca bir düşünce havuzunun içinde bulacağınız bu seri her şeye farklı bakmanızı sağlayabilir.

SİYAH AYNALAR HER YERDE

Bu madde, Black Mirror’ın ismini nerden aldığının öyküsüdür aslında. Telefonlarınızı veya tabletlerinizi ayna olarak kullanabileceğinizi biliyor musunuz? Kameralardan bahsetmiyorum, cihazınızı tamamen kapattığınızda gördüğünüz ilk şey ne olur? Durun ben söyleyeyim ekrana boş boş bakan bir adet kendiniz. Boş boş mu? Bunu bir düşünün bence, çok şey keşfedeceksiniz.

İNSANLAR HER ŞEYİ İZLER

İkinci bölümde başkan ve domuz sahnesini hatırlıyorsunuzdur sanırım. Kimse gözünü kırpmadan izledi; sorgulardılar, iğrendiler ama izlediler. Gerçek şu ki TV’ye ne koyarsanız koyun insanlar izlerler. Umursamazlar bile çünkü modern çağ insanları dikdörtgen bir kutuya bağlamıştır. İzleyiciler de acımasız ve umursamaz varlık profiliyle kendilerini ortaya koyarlar. En iyisinden en kötüsüne, insanlar siyah ekranlara bağlıdır.

SOSYAL MEDYA KONTROLÜ KİMDE?

Bir gönderiyi sildiniz veya arşivlediniz farz edelim, sizce bu gönderiyi sadece siz mi görüyorsunuz veya kontrol ediyorsunuz? Hayır. Bir bakarsınız sildiğiniz sandığınız o gönderi hayatınızda hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkıverir ve hayatınızı alt üst eder. Bakın ilk bölümde silinmeye çalışan bir mesaj nasıl silinemedi ve tüm insanlığa duyuruldu? Kontrol sadece sizde değil; sosyal medya bir çöplük gibidir, atılan her şey öyle ya da böyle size bir şekilde geri döner.

HER ŞEY EĞLENCENİN BİR PARÇASI

Bu sistem bir şekilde devam ediyor. Hangi sistem mi? Tabi ki de bizi kendine bağlayan o dikdörtgen kutu ve içinde yayınlanan her şey. 2.bölümde sanallaşan bir dünyada insanların bir ses yarışmasına çıktığını izliyoruz. Yarışmacılar seslerinden başka her şeylerine göre yargılanıyorlar ve aşağılanıyorlar. Bunu öyle bir biçimde yapıyorlar ki izleyenlere bu komik geliyor. Bugünün eğlence sektörü de tam olarak böyle. İnsanlar o ekrana o kadar bağlı ki altta yatan anlama erişemiyorlar.

DİJİTAL PLATFORMLARDA YAPTIĞINIZ HER ŞEY KALICIDIR

Günün birinde yaşadığımız ne varsa kaydedip akşam TV’ye aktarıp izleyebilecekmişiz. Yani geçmişte yaptıklarımızın artık izi sürülebilecek ve gizli ve özel hiçbir şeyimiz kalmayacak. Bir bölüm tam da bu konuya parmak basıyor. Ne demişler, İnternet mürekkeple yazılır, silmeye çalışsak bile izi hep oradadır.

VAKTİMİZİN ÇOĞU EKRANLARA BAKMAKLA GEÇİYOR

Üstteki maddeden devam edelim. Eğer anılarımızı saniye saniye yeniden inceleyeceksek bu, düğün sonrası kimin ne taktığını görmek için kaseti baştan oynatan kişiler olmamız anlamına geliyor. Keşke iş bu kadar basit olsa. Konuşmaları yeniden değerlendirmek, arkadaşları yargılamak ve bunu tekrar tekrar yapmak en nihayetinde bizi yine insan ilişkilerinden koparıp ekranlara bağımlı hale getirecek.

GÖRÜNDÜĞÜMÜZ VE OLDUĞUMUZ KİŞİ AYNI DEĞİL

İnsanların sizi nasıl gördüğü yine sizin elinizde ve bu çok basit hale geldi. Attığınız Facebook ve Twitter gönderilerinden tutun kimseye söylemediğiniz sırrınıza kadar insanların internette gördüğü sizle gerçekteki siz bir değilsiniz. Bu, bölümlerden birinde bir kadının eski erkek arkadaşını yeniden yaşama döndürdüğü zaman anladığı bir şeydi. Ne garip değil mi? Olmadığımız bir bizi yabancılar bizmişiz gibi tanıyor.

ADALET VE YARGI MEDYADA AYNI ŞEYE DENKTİR

Her şeyin sosyal medyada yer aldığı bir dünyada yaşıyoruz. Haberler anında duyuluyor ve ışık hızıyla yayılıyor. Hele de bu sosyal medyada büyük etkiye sahip bir haberse oturma odalarımıza hatta banyolarımıza bile giriyor. Peki biz ne yapıyoruz, özçekim yapıyoruz! 5.bölümdekiler gibi durmuyoruz, çekmeye devam ediyoruz. Sonunda da ahlaki açıdan iğrenmiş bir filtreyle İnstagram’a fotoğrafı atıyoruz. (!)

POLİTİKA AMACINDAN SAPTI

9.bölümde zihinleri kapanmış insanların, özellikle de genç jenerasyonun politika hakkındaki sığ görüşlerini görmekteyiz. Basit bir çizgi film karakteri bile insanları özel satış hakkının kaldırılmasına itebiliyor ve bir anda kendini seçimlerde bulabiliyor.

Modern çağın sonucunda siyasetten çıkma yönetici sınıfının tükenmez bencilliğinin hem göstergesi hem de sonucudur.

TEKNOLOJİ HAKKINDA BİR ŞEY DAHA

Bölümlere bakıldığında teknolojinin ilk başlarda en iyi potansiyelini ve gücünü görüyoruz ancak yavaşça insanın teknolojiyi kullandığı ve sonuçlarının yıkıcı olduğu kısımlara ilerliyoruz. Bu bana bir dede ve Apple hayranı bir çocuğun arasındaki konuşmayı hatırlattı. Dede şöyle diyordu: “Teknoloji aslında iyi bir şeydir; ancak sorun şu ki onu kullanan insanlardır. İnsanlık ayvayı yedi. İyi seyirler.”

 

 Kaynak

 

Aysu Begüm Karagöl

Proje Yönetimi Okulu Blog Yazarı

Exit mobile version